En ücra köşede olanı kurcalamaya çalışmak bütün gayem. Derinliklerde belki de varlığından aslında benim bile farkında olmadığımı çıkarmaya çalışmak…
Gözde değil özde olduğumu, görünen ve konuşanın ötesinde bir şeylerin olduğunu kalemimin acısından anlayabiliyorum…Çıkmak istiyor bu belki de bir yüzleşme .Görünmeyen, hissedilememişin bir isyanı olacak. Bu içsel devinimlerin sonucunda rahatladığımı biliyorum. Bu bir nevi kusma içindekileri atma…Nasıl desem, bedenen fazlalıkları taşıyamadığımız gibi ruhen de fazlalıkları içimizde kalbimizde birikenleri taşıyamıyoruz.Bu döngü görünen ve görünmeyen bölgelerimizde aynı şekilde devam etmekte .Bizler aslında dışa attıklarımızız da ayrıca..İlginç gelebilir ama bu durum gerçekten de böyle.
Bedenen atıkların atılması nasıl ki mutluluk ve rahatlama sağlıyorsa ruhun da taşıyamayacağını bir şekilde gidermek yine aynı şekilde insanı rahatlatıyordur. Ben dışım gibi içimi de yaşıyor ve iki tarafı da dengede tutmak zorunluluğunu hissediyorum.
Ruhum arınıp temizleniyor aslında ..Aynayı artık göze değil öze tutuyorum.Öyle bir şey ki tarifi imkansız bu yazdıklarımın İnsanın kendini araması, kendini bilmeye çalışması…İzlerden yolunu bulmaya çalışmak ve yazılanlardan bir öz çıkarmak..Bu çok zor bir süreç olacak ama inanın her şeye değecektir…[/FONT][/COLOR]
olmuyor bazen,, öz-e dokunsan da dokunulmayan uçlar kanıyor geriye bir serpintinin kırıntılarında.. içe dönüş mü ,, küçük kuytularda kayboluyor ki insan ,, zaman geçtikçe çözümleyebileceğini sandığın dağınıklığını daha da savurduğunu fark edeceksin.. kelimelere yakınlaştıkça yansımalarının farklı tonlarda geleceği irdeliyor. yetmiyor yetinemiyorsun,, cümlelerine devrim edecek birçok surete el sürdüğünde nasıl eksildiklerini izlemek farklı bir uçuruma yaklaştırıyor içinde-ki iç arayışın.. gökyüzüne gömülüyor insan ,, kaçamıyorsun istediğinde bu değil zaten kalemine acı vermek insanı büyülüyor kendinden sızan kokuya kendin bile eşlik ederken şarhoş oluyorsun .. ve gülümsüyorsun hayata 🙂 yeniden yeni bir yinede-nin yanında yol almak kaçınılmaz..
evet yetmiyor çoğu zaman yetinemiyorum…”…dokunulamayan uçlar kanıyor geriye bir serpintinin kırıntılarında..”Ne de güzel özetlemişsin durum gerçekten bundan ibaret.. Yazsam da bunda çoğu zaman kendimi de avutsam olmadığını yetmediğini küçük kırıntılar dahi olsa bir şeylerin kaldığını hissedebiliyorum.. Diyorum ya susuyoruz acıkıyoruz bizler bunları ruhen de yaşıyoruz ve ruh var olduğu sürece bu döngü devam edecektir.. Bazen bir anlam bazen anlamsızlık ne tam ne yarım arada kalınmış olacak hep…
ince bir çizgi gölgesinde 🙂 sanırım bu tok-luğun doyumsuzluğu olsa gerek.. ama zaman çoğaltırken fazlasıyla boşluğu büyütecek.. bir uzay isyanı gibi 🙂 ne bitiyor nede insanı son-landırıyor.. yetim bir ebediyetin yeni doğan özgürlükleri,, zincir vurulamayacak kadar hırçınlaşan tümceler 🙂 belki bazen virgüllere sitemler ama asla nokta var-olmayacak 🙂 garip bir özlemle adım adım sessizliğe eklediğimiz çığırtkanlıklarımızın iç- çekişleriyle ..
Bu asla sonlanmayacak,’belki bazen virgüllere sitemler ama asla nokta var-olmayacak ‘. Tamamlanmaması gerekiyordur belki de ..ya da bir sonunun olmasını beklemek nihayeti dilemek sona varmak yersiz..Bu ruh halindeyim, sen de öylesin..Belki de hastayız bilemiyorum 🙂
🙂 takıntılı olmak suç olmasa gerek 😉 ,, kimbilebilir belki bir gün iyileşmek için bir sebep buluruz.. ( not: zaman ilerledikçe dokunulmazlık artıyor ) sahi iyileşmeyi istiyor muyuz..? tam bir paradoks 🙂
Evet takıntı yapacak düzeyde takıntılı olmamak suç olmuyor bence de .. Bence bizler iyiyiz de çevredekiler hasta ..hasta olduklarının farkında değiller:)..eminim bu yazılanları okusalar şuan dediklerimin aynısını belki de fazlasını bizim için kullanırlar..ne yapalım ben iyileşmek istemiyorum 🙂 böyle iyiyim :happy:
ben ise şöyle düşünüyorum,, herkes benden iyi,, herkes benden zeki,, herkes benden daha duyarlı,, herkes benden daha doğru ,, herkes benden daha anlayışlı 🙂 ben ise normal biriyim yani hepsinden azar azar bünyemde bulunduruyorum .. bu yüzden insanları sevmeyi sevmiyor sadece değer vermeyi yeğliyorum .. benim kuralım da budur 🙂 doğru kişiye göre değişir sözüm-ü dip not olarak iliştirip çok hoş bir yorumlaşma oldu sizinle diyebilirim 🙂
Mayası sağlam değilse bahsettiklerimizin hepsi inan bana havada kalırdı.. kendi benliklerimizn üzerinden değil de gördüğümüz hoşa gidilenler üzerinden yaşardık ki bunun ise gerçeklikle pek bir ilgisi olmazdı.. Genel kanılar üzerinde düşünürsek eğer çoğunluk doğruyu tabii ki yansıtmaz bundan dolayı bu zmanda bahsedilen birçok olguya karşıyımdır.. kendi doğamız gereği yaşasaydık ne bileyim gerçekten doğamızın elverdiği şekilde o olağan sadeliğiyle nasıl desem belki bir karınca sadeliği belki bir ağaç..nasıl ki bunlardan beklenilenler düşünülenler belli çerçevedeyse insan doğasıyla aynı kaldığı zaman acaba ne olur.. kültür din politika kaygılar ve bütün benliğimiz ve kişiliğimiz üzerinde etkiye sahip olan kavramlar olmasa ne olurdu?? bazen gerçekten de hiçbir şey bilmemiş olsaydım diyorum durum ne olurdu acaba? bilemiyorum kendi özümde pişmek için belki de her şeyi bir tarafa bırakmak gerekiyor.. çünkü bazen gerçekten zaman zaman hissettiğim ve bunun sonucunda kalemimden sızan gerçek benin silik görüntüsünü görebiliyorum..yaşamda yaşantılarla yaşanmışlıkları düşünüyorum ne boş ve tuhaf duygu…
iyi kalabilmek için kendine kural biçmek gerekiyor belkide,, belkide bazı sehbaların bacaklarını kesip idam ipine yakındurmak gibi,, kişi kendine yakınsa özünden kopamıyor.. bir öz çekirdeği oluşturmak ise bir çok ruhu sömürmeyi vaadediyor yada biz aslında maya-sı sağlam bir karakter mi çizmeliyiz .. kendiliğinden oluşan ben-liğe sadece başka yamalar yapabilirsin ama iç çekirdeği kişinin çok fazla değişmiyor.. ve doğru evet kişiye göre değişir benim doğrularımı herkes yanlış derken neden hayran bir bakışla iç süzmeler hissediyorum.. oysa doğrumu onların söylemindeki yanlış gördüğüm net-liklere değişseydim dedikleri gibi doğru olup aslında beni yanlışa çektiklerini umursamazlardı bile,, neden kişi kendinden vazgeçmeli ki ,, bence sadelik en güzel yanıttır çoğulluklara,, tabi ödeneği çok aslında bir hiç olarak uzun bir vadiye sahip oluyorsun,, insan ekip insancık biçiyordun,, peki istemli mi,, sanmam istemsiz olgular belkide ,, yada neyseee ,, yine saçmalama saatlerindeyim ,, yazmayı gerçekten seviyorum.. en güzelide hiç beğenilme kaygım olmadı,, aksine eliştirilince asıl sohbet başlıyor 🙂
biliyor musun yazını ilk okuduğumda ,, işte dedim yine benim bir içsel düküntümü bir başkası ele geçirmiş sonra okudukca kelime ayrıntıları ve birden hafif bir gülümsemeyle ,, bak ya dedim kendini yine abarttın,, ne güzel yazmış bunu yazan 🙂
hepsinden azar azar bulundurup güzel bir tat yakalamışsın ..en azından bu kısa sürede bunu yansıtabildiğini söyleyebilirim.. Mütevazisin de demiyeceğim söylediklerinde samimiyeti görebiliyorum 🙂 insanları sevmek, insanlara değer vermek ..değer veriyorsan sevmek zorunda değilsindir ama doğru kişiye göre ddeğişiyorsa o zaman bahsettiğin kuralın açık bir kapısı var..özde iyi insanların kesin kurallarının olduğuna inanmıyorum 🙂 çünkü hayat bu nerde şeffaf nerde katı bunu pek bilemiyoruz..
ben vazgeçtim bildiklerimden :)bence denemelisin ama ben kadınım yani benim vazgeçmem bana yakışıyor.. en azından beklentilere sıkısınca bana ne ben kadınım diyip kurtulabiliyorum 🙂 işte kadın olmanın en güzel yanı.. çok şey bilmek zorunda değiliz aslında sadece aile değerlerini bilmemiz bile insanlarda hayranlık uyandırabiliyor 🙂
işin kolayına kaçmak buna denir işte… insanlarda hayranlık uyandırıyor da pekii ya sende?bu durum gerçekten böyle mi?
bilmem ..